24 Temmuz 2013 Çarşamba

BİN DOKUZ YÜZ SEKSEN DÖRT

PUAN: 10/10

 KİTABIN KONUSU
   1948 yılında George Orwell tarafından yazılan kitap 1984 yılını anlatan distopik bir politik-bilim-kurgu romanı.(Bu türü ben uydurdum.) Dünya 3 totaliter, askeri bölgeye ayrılmıştır ve bu yönetimle halk kimliksizleştirilmiş ve her yaptıkları gözetim altında tutularak özgürlükleri elinden alınmıştır. Devletler halkın beynini yıkayıp aralarında planlanmış savaşlarla onları sürekli bir meşguliyete sokmuş ve kendilerinin başlarında olduğu ve bunu kimsenin değiştiremeyeceğini garantiledikleri bir yönetim kurmuşlardır. Tüm bunların ortasında devlet adına çalışan Winston'ın kafasında şüphe tohumları yeşermeğe başlar ve Winston tüm bu yönetimi ve yaşantısını sorgulamaya başlar. Winston, artık bir şeyler yapılması gerektiğinin farkındadır.

 NEREDEN ESTİ?
 

Distopik romanları seven biri olarak birkaç araştırma sonrası görüp, ertesi gün de kütüphanede bu kitaba rastlamamla bunun bir işaret olduğuna karar verip hemen aldım ve okumaya başladım. Bu arada, sürekli felaket teorileri(2012'de kıyamet kopacak, İlluminati beyinlerimizi yıkayıp hepimizi kontrol edecek...vb.) üreten insanlar olarak hepimiz az çok distopik roman hayranıyızdır ya da olmak üzereyizdir gibi geliyor bana. Benden söylemesi...

   5 YORUM
1-Öncelikle, yazarın geçmişini okuyup(siz de okuyunca eminim daha iyi anlarsınız) bu kitabın devlet yönetimleri hakkında oldukça bilgisi olan biri tarafından yazılmasını öğrenmek beni fazlasıyla etkiledi. Yazar, oturduğu yerden böyle bir kurgu girişiminde bulunmuyor, deneyimlerinin getirdiği bilgi birikimi ve tecrübeyle adeta bizleri olası felaketlere karşı uyarıyor. Tabi böyle bir yaşamdan memnun kalacaksanız o ayrı...

2-Bir zamanlar bizde BBG(biri bizi gözetliyor) evi vardı hatırlarsanız. İşte onun orijinali Amerika'da Big Brother olarak biliniyor. Yani büyük birader anlamında. Şimdi nereye bağlayacağımı merak ediyorsanız okumaya devam edin. Bu kitapta devlet tüm halkı ayrı ayrı izlemek için her eve, işyerlerine ve sokaklara kameralar, mikrofon ve hoparlörler yerleştirmiş ve Büyük Birader'in herkesi izlediğini söyleyip olası isyan çıkarma ihtimalini vs. imkansız kılmıştır. Yani anlayacağınız, bu yapmacık BBG formatının isim babası George Orwell'dir. Kendisinin mezarda kemikleri sızlamıyordur umarım.

3-Yazarın kurduğu dünya öyle tasarlanmış ki hiçbir kör nokta bulamıyorsunuz. Tüm tarih kitapları ya yok edilmiş ya da değiştirilmiş, konuşulan dil değiştirilip halk iyice geçmişten koparılmış, devletin başkanının verdiği demeçlerde ileride hatalı bir söylem tespit edilirse devletin yetkili kolları yine bu hataları düzeltiyor ve halkın beyni öyle bir yıkanıyor ki bunlara karşı çıkacak iradeye sahip olamıyorlar. Bu iradeye sahip olanlar da zaten Büyük Birader(bizim BBG'ciler) tarafından, fazla ileri gidemeden yakalanıp yoğun bir beyin yıkama seansına maruz bırakılıyorlar ya da...(anladınız siz onu)

4-Tüm yazdıklarım biraz fazla siyasi gelebilir; ama kitap özünde aşırı siyasi, sıkıcı bir kitap değil. Aksine  harika bir hikayesi ve kurgusu var ve çoğu kitabın yapamadığını başarıp okuyucularını düşünmeye sevk ediyor. İleri görüşlü yazarın bu distopyasını günümüzle karşılaştırdığımızda bu 2 dünya arasındaki tüm bu benzerliklerden korkup özgür irademizin ne kadarını kullanabildiğimizi kendi kendimize sorgulamaya başlıyoruz ve ileride karşılaşabileceğimiz olası bir totaliter rejime karşı kendi payımıza düşen direnişi şimdiden gösteriyoruz.

5-Kitaba bu kadar yüksek puan vermeme gelince... Bu kitap öyle bir farkındalık yarattı ki bende; artık çevremdeki olaylara daha farklı bakmaya başladım, verdiğim kararların farkında olmadan başkalarının el altından dayatmalarıyla verilmiş kararlar olup olmadığını sorgulamaya, ne kadar bağımsız hareket edip etmediğimi keşfetmeye başladım. Artık "kitap" deyince aklıma ilk gelen 1984 oldu ve herkese tavsiye etmeye başladım. Size de tavsiye ederim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin